Akne Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey: Ergenlik ve Yetişkin Aknesi Arasındaki Farklar

1. Akne sadece ergenlik döneminde mi görülür? Yetişkinlerde görülen akne ile ergenlik aknesi arasında ne gibi farklar var?
Akne her yaşta görülebilir. Ergenlik döneminde görülen akne, hormonların etkisiyle yağ bezlerinin aşırı çalışması ve Propionibacterium acnes bakterisinin çoğalmasıyla ortaya çıkıyor. Yüzün T-bölgesinde daha sık görülüyor. Yetişkin aknesi ise farklı bir tablo. Özellikle 25 yaş üstü kadınlarda daha sık görüyoruz. Çene ve çene hattında yerleşim göstermesi karakteristik. Hormonal dalgalanmalar, stres, yanlış kozmetik kullanımı ve bazı ilaçlar tetikleyebiliyor. Tedaviye daha dirençli olabiliyor.
2. Hormonal akne nedir?
Hormonal akne özel bir durum. Özellikle kadınlarda menstrüel döngüyle ilişkili olarak alevlenebiliyor. Polikistik over sendromu (PCOS) olan hastalarda sık karşılaşıyoruz. Alt çene ve boyun bölgesinde yerleşim gösteriyor. Yetişkin akne de hormonal aknenin bir alt tipi olabilir. Hamilelik, perimenopozal dönedeki hormonal dengesizlikler aknede alevlenmeye neden olabilir.
3. Beslenme ve akne arasında gerçekten bir ilişki var mı?
Yüksek glisemik indeksli besinler, yani kan şekerini hızla yükselten beyaz ekmek, şeker, işlenmiş gıdalar gibi besinler insülin seviyesini artırıyor. Yüksek insülin de androjen hormonlarını ve IGF-1 seviyelerini artırarak akneyi tetikleyebiliyor. Süt ve süt ürünleri konusu çok ilginç. Özellikle yağsız süt tüketimi ile akne arasında güçlü bir ilişki var. Bunun nedeni sütteki büyüme faktörleri ve hormonlar. Yağsız sütte bu faktörler daha konsantre halde bulunuyor. Omega 3 yağ asitlerinden zengin beslenme anti-inflamatuar etki gösteriyor. Somon, ceviz, keten tohumu gibi besinler bu açıdan faydalı.Çinko ve A vitamini de cilt sağlığı için önemli. Çinko özellikle inflamasyonu azaltmada etkili. Probiyotiklerin bağırsak-cilt aksı üzerinden faydalı olabileceğine dair veriler var. Ancak bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
4. Akne tedavisinde ev yapımı maskeler ve doğal yöntemler ne kadar etkili?
Bu konuda çok dikkatli olmak gerekiyor. Sosyal medyada önerilen birçok ev yapımı maskenin bilimsel kanıtı yok. Hatta bazıları zararlı olabilir. Örneğin: Limon, sirke gibi asitler cildin pH dengesini bozabilir ve ciddi tahrişlere neden olabilir. Karbonat gibi bazik maddeler de benzer şekilde zararlı. “Doğal” kelimesi her zaman “güvenli” anlamına gelmiyor. Birçok doğal madde alerjik reaksiyonlara ve tahrişe neden olabilir. Bu tür ev yapımı uygulamalar yüzünden hastaların medikal tedaviye başvurması gecikebiliyor. Bu da akne izlerinin oluşma riskini artırıyor.En önemlisi, her cilt farklıdır ve kişiye özel tedavi gerektirir. Sosyal medyada görülen genel önerilerin herkese uygun olmayacağını unutmamak gerekir.
5. Akne skarları neden oluşuyor ve hangi tipleri var?
Akne skarları, tedavi edilmeyen veya uygun şekilde yönetilmeyen akne sonrası ortaya çıkan kalıcı iz değişiklikleridir. Farklı tiplerde görülebilir:
Buz kırığı (ice pick) skarlar: Bunlar derin, dar ve keskin kenarlı izlerdir. Sanki buz kırma aletiyle açılmış gibi görünür. En zor tedavi edilen skar tipidir. Genellikle yüzeysel tedaviler yetersiz kalır, derin tedaviler gerektirir.
Rolling (dalgalı) skarlar: Ciltte dalgalı bir görünüm oluşturan, yumuşak kenarlı çöküntülerdir. Cilt altı dokunun fibröz bantlarla çekilmesi sonucu oluşur. Subsizyonla bu bantların kesilmesi ve dolgu tedavileri etkili olabilir.
Boxcar (kutu) skarlar: Keskin kenarlı, yuvarlak veya oval şekilli çöküntülerdir. Derinlikleri değişkendir. Orta derinlikteki boxcar skarlar tedaviye daha iyi yanıt verir.
Hipertrofik ve keloid skarlar: Bunlar ciltten kabarık, kırmızımsı renkte izlerdir. Aşırı kollajen üretimi sonucu oluşur. Keloidler skar sınırlarını aşarak büyüme eğilimindedir.
Bu skarların oluşmasında birkaç önemli faktör rol oynar:
- İnflamasyonun şiddeti çok önemlidir. Derin ve şiddetli inflamasyon, daha belirgin skar oluşumuna yol açar.
- Genetik yatkınlık da önemli bir faktördür. Bazı kişilerde çok hafif akneler bile skar bırakabilirken, bazılarında şiddetli akne bile iz bırakmayabilir.
- Geç başlanan veya yetersiz tedavi skar oluşum riskini artırır. Bu yüzden akne tedavisine erken başlamak çok önemlidir.
- Sivilceleri sıkmak, kurcalamak gibi manipülasyonlar da skar oluşumunu tetikler. Bu nedenle hastalara sivilceleri sıkmamaları konusunda uyarıda bulunuyoruz.
Skar tedavisi zor ve uzun bir süreçtir. Bu yüzden en iyi yaklaşım, skar oluşumunu önlemektir. Bunun için aknenin erken ve etkin tedavisi, manipülasyondan kaçınma ve düzenli dermatolojik kontrol çok önemlidir.
6. Günümüzde akne izlerinin lekelerinin tedavisinde hangi yöntemler kullanılıyor?
Akne skarlarının tedavisinde günümüzde çok etkili yöntemler kullanıyoruz. Fraksiyonel lazerler, özellikle derin izlerde çok başarılı sonuçlar veriyor. Bu tedavi, ciltte kontrollü hasarlar oluşturarak yeni kollajen üretimini uyarıyor.
Dolgu uygulamaları, özellikle atrofik yani çökük izlerde hacim kazandırmak için kullanılıyor. Hyaluronik asit bazlı dolgular veya kalıcı dolgular tercih edilebiliyor.
PRP tedavisi, hastanın kendi kanından elde edilen trombositten zengin plazmanın enjeksiyonu ile yapılıyor. Bu yöntem cildin kendi kendini yenilemesini destekliyor.
Mikroiğneleme işlemi, ciltte küçük kanallar açarak kollajen üretimini uyarıyor. Bu yöntem hem tek başına hem de diğer tedavilerle kombine edilebiliyor. TCA cross tekniği ise özellikle buz kırığı tipindeki derin izlerde tercih ettiğimiz bir yöntem.
7. Skar oluşumunu önlemek için neler yapmalıyız?
Ancak skar tedavisinden önce, skar oluşumunu önlemek çok daha önemli. Bunun için akneyi erken dönemde tedavi etmek gerekiyor. Sivilceleri asla sıkmamak ve kurcalamamak çok önemli.
Güneş koruyucu kullanımı da skar oluşumunu önlemede kritik rol oynuyor. Ayrıca cildi nemli tutmak, iyileşme sürecini destekliyor ve skar oluşma riskini azaltıyor. Her hastaya özel tedavi planı yapıyoruz çünkü her skar tipi ve her cilt farklı tepki verebiliyor. Bazen tek bir yöntem yeterli olurken, bazen kombine tedaviler gerekebiliyor.
8. Akne tedavisinde en sık yapılan hatalar nelerdir?
En başta sivilce sıkma alışkanlığı geliyor. Sivilceleri sıkmak sadece o andaki durumu kötüleştirmekle kalmıyor, kalıcı izler bırakabiliyor ve bakterilerin yayılmasına neden oluyor. Ayrıca inflamasyonu artırarak iyileşme sürecini uzatıyor.
İkinci önemli hata, birçok farklı ürünü aynı anda kullanmak. Özellikle sosyal medyadan etkilenen hastalarımız, çok sayıda ürünü bir arada kullanıyor. Bu durum cildin bariyerini bozuyor, irritasyona ve yeni sivilcelerin oluşmasına yol açabiliyor. Her ürünün etkileşime girme potansiyeli var.
Aşırı temizlik de sık karşılaştığımız bir sorun. Antibakteriyel sabunlar ve sert temizleyicilerle yapılan aşırı temizlik, cildin doğal yağ dengesini bozuyor. Bu da paradoksal olarak daha fazla yağlanmaya ve akne oluşumuna neden olabiliyor.
Güneş koruyucu kullanmamak çok ciddi bir hata. Özellikle akne tedavisinde kullanılan retinoidler ve bazı ilaçlar güneş hassasiyetini artırıyor. Güneş koruması olmadan bu tedavileri uygulamak hem lekelere hem de tedavi başarısızlığına yol açabiliyor.
Özellikle reçeteli kremlerin kullanımında doz ve sıklık çok önemli. ‘Çok sürsem daha iyi etki eder’ düşüncesi maalesef yanlış. Örneğin, retinoik asit içeren kremlerde fazla kullanım ciddi tahrişe, kızarıklığa ve soyulmalara neden olabilir. Benzoil peroksit içeren ürünlerde aşırı kullanım cildi kurutup tahriş edebilir. Bir örnek vermek gerekirse, yüz için gereken krem miktarı genellikle bir bezelye tanesi kadardır. Daha fazlası sadece israf değil, aynı zamanda zararlı olabilir. Kremleri günde 3-4 kez sürmek de yanlış. Her ilacın önerilen kullanım sıklığına uymak gerekir.
Son olarak, belki de en önemlisi, tedaviyi erken bırakmak. Akne tedavisi sabır gerektiren bir süreç. Genellikle ilk iyileşme belirtileri 6-8 haftada görülüyor. Ancak hastalar hızlı sonuç alamayınca tedaviyi yarıda bırakabiliyor. Bu da nükslere ve tedavi direncine yol açıyor.
Bu hataların farkında olmak ve bunlardan kaçınmak, tedavi başarısını önemli ölçüde artırıyor. Doktor kontrolünde, sabırla ve düzenli uygulanan bir tedavi planı, en iyi sonucu veriyor.
9. Akne ile ilgili toplumda yaygın olan yanlış inanışlar nelerdir?
Akne ile ilgili toplumda çok sayıda yanlış inanış var. Örneğin, çikolatanın direkt olarak akne yaptığı düşünülür. Aslında çikolatanın kendisi değil, içerdiği şeker ve süt ürünleri tetikleyici olabilir. Kaliteli bitter çikolata tüketimi sorun yaratmaz.
Güneşin akneyi iyileştirdiği düşüncesi de çok yaygın bir yanılgı. Güneş geçici olarak kızarıklığı maskeleyebilir ancak uzun vadede inflamasyonu artırır ve hiperpigmentasyona neden olabilir. Hatta bazı akne ilaçları güneş hassasiyetini artırır.
Makyaj konusunda da yanlış bir algı var. Non-komedojenik, cildi tıkamayan ürünler kullanıldığında makyaj akneyi kötüleştirmez. Hatta kapatıcı makyaj ürünleri hastaların sosyal hayatını kolaylaştırabilir.
Yüzü sık yıkamanın akneyi iyileştireceği düşüncesi de doğru değil. Günde iki kez nazik bir temizleyici ile yıkamak yeterli. Aşırı temizlik cildin koruyucu bariyerini bozar ve akneyi artırabilir.
Aknenin sadece gençlik dönemi hastalığı olduğu düşüncesi de yanlış. Erişkin akne, özellikle kadınlarda 30’lu, 40’lı yaşlarda bile görülebilir. Hormonal değişiklikler her yaşta akneye neden olabilir.
10. Akne için önerilen sistemik tedaviler nelerdir? Bunlardan korkmalı mıyız?
Günümüzde sistemik tedavi seçenekleri çeşitlidir:
– Oral antibiyotikler
– Hormonal tedaviler
– İsotretinoin
gibi farklı seçenekler mevcuttur ve hastaya en uygun olan seçilebilir.
Sistemik akne tedavisinden korkmamak gerekir. Özellikle şiddetli, iz bırakma riski olan veya psikolojik olarak hastayı etkileyen durumlarda sistemik tedavi çok değerli bir seçenektir. Doğru hasta seçimi, düzenli takip ve uygun doz ayarlamasıyla sistemik tedaviler güvenle kullanılabilir. Örneğin isotretinoin (Roaccutane vb.) tedavisi, kontrollü kullanıldığında akne tedavisinde çığır açmış bir ilaçtır. Kalıcı iyileşme sağlayabilir ve skar oluşumunu önleyebilir. Ancak bu tedavilerin mutlaka hekim kontrolünde yapılması gerekir. Düzenli kan tetkikleri ve takip önemlidir. Her hastaya özel doz ayarlaması yapılır. Yan etkiler konusunda hasta bilgilendirilir ve yakından izlenir.
Sistemik tedaviden korkulduğu için tedavinin geciktirilmesi, maalesef iz oluşumuna neden olabilir. Bu yüzden gerekli durumlarda sistemik tedaviden kaçınmamak gerekir.
Özetle, doğru endikasyonda, doğru dozda ve düzenli takiple uygulanan sistemik tedavi, akne tedavisinde çok değerli ve güvenli bir seçenektir.
Diğer Yazılar
Sosyal Medya
Tel:
(0212) 314 66 66
Adres:
Memorial Şişli Hastanesi, Piyalepaşa Blv. 34385, Şişli İstanbul